TATLIŞ WILLIAMSBURG


İstanbul'un Cihangir'i ne ise, New York'un Williamsburg'ü aynı şeymiş cicim. Ben de gidince öğrendim. 



Amerika'daki üçüncü günün sabahı evvela kahvaltı edelim dedik. Hâlimiz bu videoda. Tıkla, Maksude de var. 


Kahvaltıdan sonra en yakındaki bir ikinci el butiğe gidelim dediler, gittik. Anam bura ne güzel yer kııı!


Hiç ikinci el gibi diil. Dur bak sana adresini vereyim. Long Island'ın kuzeyinde, Oyster Bay'de. W Main Street'i bul, hah orada 59 numara...


Gülfem dedi ki, etrafta zengin Yahudi mahalleri varmış. Kadınlar giymediklerini buraya getiriyormuş da ondan bu kadar güzelmiş bu dükkân. Nil neler aldı neler.
  

Şimdi bir saate yakın bir yolculukla Williamsburg'e gidiyoruz. Niye? 


Çünkü çok sevgili arkadaşım, senin de sesinden çok iyi tanıdığın Alp Buğdaycı, benden bir şey rica etti. "Eğer Brooklyn tarafına gidersen, yeğenime küçük bir paket göndereceğim, götürür müsün?" dedi. Söz konusu Alp'in ricası ise ikiletmem. 


Meğer Alp'in abisi Ahmet ile karısı Dilara, Williamsburg'de bir restoran işletiyorlarmış. Bizi sevinçle karşıladılar.



Buranın ismi Abracadabra. Dilara'nın yemekleri, bu semtte pek revaçta.



Eğer yolun buralara düşerse, gitmelisin. Bedford Avenue, 347 numarada...


 Dilara, oğlu için Türkiye'den taşıdıklarımı görünce hem mahcup oldu, hem de sevindi. "Bu ev de dükkân da senindir, lütfen bizde de kal." diye çok ısrar etti. 


 Önümüzdeki hafta için "Olur, gelirim." dedim.



Bedford Ave üzerinde ikinci elciler var yine. 


Onlardan birine daldık.



Ay neler yok yaleppim!



Fakat bu mağaza, sabahki gibi mis değil. Sanki birinin gardırobunu ya da kirli sepetini karıştırıyormuşum hissine kapılıyorum, öğk.



Milletin terli terli ayağından çıkan ayakkabıyı alır mıyım? I ıh, almam. Bakıyorum işte öyle. Fakat Nil'in 5 Dolara kaptığı ceketi görmeliydin!


Monk'tan çıktık, bu kez daha ünlüce ve büyük bir ikinci elci varmış, ay ona gidiyoruz ama benim içim bayıldı giyilmiş giysi dolu dükkân didiklemekten. Gülfem pek bayılıyor. Nil de ona uyuyor. Al sana kabir azabı.

 

Buranın adı Beacon's Closet. Closed diil bak. Hani Amerikan evlerinde giysi dolabı gibi odalar var ya, gitmediysen bile filmlerden bilirsin, hah onların adı closet. Biikın'ın Kılosıtı. Fakat klozeti de olabilir, zira bu kadar giyilmiş elbise bende bildiğin bok hissi uyandırdı ay hof be.


Giysiler bir serinin ürünü olmadığı için renklerine göre tasnif etmişler.


Fiyatları 5, 10, 20, 30 Dolar... Tabii çarp üçle. Kerrat cetvelinde en iyi bildiğimiz tablo 3'ler maşallah. Allah 4'lerden korusun.


Brooklyn ve Williamsburg tarafına, Manhattan'dan 5 dakikada geçebildiğin için evvelce bu kadar yüksek olmayan kiralar falan filan, şimdi bütçeleri sarsabiliyor.


Bu civarda kıç kadar bir ev için 1000 Dolar civarı ödemen gerekir. Evvelce böyle değilmiş.

 

Nasılsa haftaya bir daha geleceğiz diye çıkıyoruz Williamsburg'den.


Basıyoruz Long Island'a doğru.


Beter trafik var. Gıdım gıdım akıyor.


Eve yaklaştığımız yerde bir alışveriş merkezine daha uğruyoruz. Yolun uzunluğu, trafiğin sıkışıklığı ve kızların ikinci el merakı günümüzü hırpaladı accık. Hah hah hayt, canımız sağ olsun, tadımız çok yerinde...


Buyur bak, bu da günün kısa bir özeti. Peşinden tatlı bir şarkı çalalım mı bu bitince?


Canım bunu çekti. Sever misin, bi bak bakalım... Yarın çok tatlı bir mahallede gezdiricem seni, bak aklın durur, öyle güzel.
Öptüm cicim.  



Pazar, Nisan 03, 2016 tarihinde yazıldı.

2 yorum: