DALAMAN WEEKEND



Şimdi size şahane bi şeyden bahsedeceğim arkadaşlar. İsmi: Dalaman Weekend.


 Kış ortasında durduk yere bir e posta aldım. Dalaman Havalimanı Genel Müdürlüğü'nden gelen bir davetti bu. Ev Bezgini'ni Dalaman Weekend kapsamında ağırlamak istediklerini söylediler. Şu okuduğun Ev Bezgini sayfalarında gördüğün incelikli ayrıntıları düzenleyen kankam Resul ile atladık Dalaman'a uçtuk.


Bizi YDA Dalaman Havalimanı Genel Müdür asistanı Coşkun Aksoy karşıladı. Dedim ki, "Bırak şimdi sizli-bizli konuşmayı. Bundan gayrı biz arkadaşız. Gel bana Dalaman Weekend'i anlat. Ben de yazayım." Coşkun'un cevabı basitti: "Anlatılmaz yaşanır." Buyursunlar efem, yaşadıklarımı yazayım.



Evvela kalacağımız otele gittik. Dalyan Caria Hotel burası. Kısaca projeden söz edeyim. Cuma akşamı İstanbul ya da Ankara'dan iş çıkışında uçağa biniyorsun. Seni Dalaman Havalimanı'nda karşılıyorlar. Oteline götürüyorlar. İki gece konaklıyor, pazar akşamı tekrar geri dönüyorsun. Bütün bu saydıklarım 349, 449 ya da 549 liralık paketlerle satılıyor. Ayrıntısını merak edersen şuraya tıkla: Dalaman Weekend



Sarı kazaklı, otelin sahibi Ali Mürşit Yağmur. Bize bi sofra kurdu, aklın durur.



Şömineyi yaktırdı...


Balıkları getirtti.


Yahnileri pişirtti.


Yengeçler de geldi, heh tam oldu... Balığa doymayan ben, neredeyse kapıyı bacayı yiyecektim.



Cumartesi sabahı apaydınlık bir güne uyandık. Otelimiz pek şugar. Gece karanlıkta anlamadımdı.
 

 Şansımıza şubat güneşi ılıcacık ısıtıyor.



Kahvaltımız... Birazdan, evvelce Coşkun ile sözleştiğimiz gibi, Muğlalı bisikletli arkadaşlar gelecek, beraber tura çıkacağız. Resul ile de bisiklet vasıtasıyla tanışmıştık. Fakat pek beraber sürmeyiz. Zira o Santorini eşeği gibi takır takır tepelere tırmanırken, ben geçkin katır gibi rampalarda çatırdanak çatlarım.




Bisikletlileri beklerken, karşıdaki atölye dikkatimi çekiyor. Bu, Mustafa Abi. Ağaç oymacısı. Yıllar evvel gencecikken kaybettiği karısını asla unutmuyor. Hattâ öyle ki, aslında hiç anlamadığı hâlde, karısının mermer mezar taşını da yontmuş. Çok incelikli adam. Bir kahvesini içecektim, zaman kalmadı. İçime dert oldu.



Efendiiim, bisikletli arkadaşlar Köyceğiz'den geldiler. Meşhur bir Tarkan Bisiklet vardır orada. Tarkan'ın eşi Zehra, arabasının üstüne bizim için iki bisiklet asmış, taa oralardan getirmiş. Canım benim. 



Rotamız belli. Dalyan'dan kalkıyoruz, kuzeye Köyceğiz'e çıkıyoruz. Yaklaşık 30 kilometrelik bir yol. Yaa bismillah!



Bunlar yol kenarında sıkıntı diil de direksiyona geçtiklerinde bisikletli için ciddi risk!


Anam anam narenciye bahçeleri harama davetkâr...


Haramzade sürüsü, çocuklar gibi şen. Tabii! Cehennemde odun niyetine yanarken görücem ben sizi.



Efenim şapşahane yollardan, köprülerden, minik rampalardan hop hop geçip




Köyceğiz'e Tarkan Bisiklet'in önüne geldik. 


Anaaam, bize bi de sofra kurmuşlar. Mest olduk. Ne yedik, ne içtik anlatamam. 




Çok sağ ol Zehracım ya.


Sonra göl kıyısına sürdük. Sana bi şey diyim mi, bildiğin İsviçre. Aman Köyceğiz'in de cılkını çıkarmayalım bi zahmet.



Ben seni incelikli harf oyunundan öpmem mi?



Coşkun ile acayip sevdik birbirimizi. İsmini Kurumsal Coşkun koydum. İlk başta çok kurumsal yazışıyodu ya, ahah hahaha. Adamı böyle sulandırırlar cicim!



Hey güzeller!


Bak turun sonu bu. 2 saate yakın goy goy sürüşü, 28 kilometre mesafe, 15 kilometre ortalama hız, 867 kalori de yakılan.


Ertesi sabah, penceremden arsızca içeri dolan limon kokusuna uyandım.


Otelin sahibi Ali dedi ki, "Kalk kalk kalk, evvela kahvaltıya, sonra tekne turuna gidiyoruz ve daha bir sürü şey..." Abboo, uçtum ben uçtum!


Attı bizi otomobile.


Doğru Sülüngür Gölü'ne. 


Çatlayıp patlayana kadar kahvaltı ettik. Sonra bu Ev Bezgini nasıl böyle toraman oldu? Aha böyle oldu!



Ya ben ölücem burda! Şubat güneşiyle şımaran bahar dallarını görüyor musun?


Tekne turuna gidiyormuşuz şimdi. Yolda bi köpek gördük, kaşları aynı Resul. "Bak la bak, kayıp kardeşini buldum." dedim. Zerrece bozulmaz, maymun, itleri de ölümüne sever. Bu pozu verdi.


Ve Dalyan Kanalı'na vardık.


Resul pek mutlu. Niye öyle, gel anlatayım...


Aylar evvel bu fotoğrafı göstermiştim ona. "Oha, neresi burası ya, Türkiye'de böyle yerler var ve ben gitmedim mi, yuh!" demişti. "Bekle kanki" demiştim. "Bak gör beraber gideceğiz."
İşte bugün, o gün...


Ayy, tam tekneye binecekken, benim organik aşkım Ziya'yı görmeyelim mi? Ziya'yı bi önceki Dalaman seyahatimde yazmıştım. Hani, tekne turunda kaptana, "Ya hu Arap Dayı yok mu bu köylerde bana bi koca?" diye sormuştum da, bissürü aday göstermişti. Ben hiçbirine değil de evde karısı bekleyen Ziya'ya sarmıştım hani. Şakasına be! Okumana bak sen şimdi. Eee Ziyacım, dünya küçük, Dalyan ondan da...


Efendim atladık tekneye.



Sazlıkların arasından fırıl fırıl süzüle süzülürken



ayh âdeta mutlu maymunlar gibiydik.



Kurumsal Coşkun ile sevgili eşi Gamze'yi şen kayığımızda böyle görüntüledim...


Hop, İztuzu Plajı'na çıktık...


İztuzu, 4,5 kilometre uzunluğunda, arkası tatlı, önü tuzlu su olan bir kumsal. Caretta carettalar buraya bayılıyor biliyorsun.



Ben de... Hâliyle.




Kumsalda, Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi'nin işlettiği kafeler var. Fiyatlar makul. Zaten buradaki araştırmaları da onlar yürütüyor.



Dönüş yolu, yine tekneyle. Gözlüğüm güzel mi? Ali Express'ten aldım. 3 Dolar...


Tekne turundan sonra Ali bizi Radar Tepesi'ne çıkardı. Çok yüksek burası. Uçakta gibisin. "Uçucam" hissi geliyor insana...




Dalaman Weekend ile Dalyan'a gidersen,




 yapacak çok şey var, çok. Radar Tepesi de onlardan biri.



Kırmızı ruja bayılıyorum, biliyorsun. Fakat, fazla ruj her zaman dişlerinizi boyar ve bu benim zerrece umurumda olmaz!



Buna dislayk vereni döverim.



Gün, Radar Tepesi'nde yavaş yavaş denize doğru süzülürken, Coşkun dedi ki, 



"Kalkın bi de portakal bahçalarına gidek!" 




Gittik!



Bu fotoğrafta, yerçekimini hesap etmeden üç portakalı havaya savuran gerizekâlı bendenizi görüyorsunuz efem.






Bu kıssanın hissesi: 
Yerçekimi affetmez!


Hani benim şu platonik aşkım evli Ziya var ya, yaa tööbe estaafurullah, o muhabbet bir ağır geyiğe sardı ki, sorma. 


Bu videoda, Muğlalı şoförümüz Sefai'yi görüyorsun. Onu da geyiğe ortak ettik ama iyi ki de ettik be! Yarıldık, yamulduk gülmekten. Tıkla!



Ve pazar akşamı, Dalaman Weekend'in son saatlerinde yeniden Dalyan Kanalı'nın kıyısındayız...



O kadar güzel ve o kadar dönmek istemiyorum ki, üst üste iki farklı ama aynı yerden çekilmiş bu fotoğrafları sana göstereyim istiyorum.



Sen olsan döner misin?



İki enfes günün kısa özeti burada, bu klipte. Tıkla lütfen...

***

Eğer sen de benzer bir hafta sonu yaşamak istersen, yapman gerekeni ta en başta söyledim. Gir Dalaman Weekend'in sayfasına. Bir yer seç. İşte ne bileyim, benim gittiğim Dalyan olur, Akyaka olur, Marmaris, Fethiye olur. Bütçene ve canının çekmesine göre satın al bir paket. Ben karar verdim kardeşcim, annemi muhakkak buraya getirmeliyim. Tez zamanda. Evet evet, analarımızın eli ayağı tutarken onları daha çok gezdirmeliyiz. Dalaman Weekend'e, sevgili Resul ve beni misafir ettikleri için teşekkür ederim. Ama en çok ilham verdikleri için... Söz! Tez zamanda anacığımı alıp geleceğim. Siz de yapın. Anneler buna bayılıyor. Hadi!






Cuma, Eylül 02, 2016 tarihinde yazıldı.

0 yorum:

Yorum Gönder