PRONTO İLE ROMA'YA


Her gezgin, Hristiyanlığın diyarı Roma'ya illaki gidecek. Bu, benim ikinci gidişim. Üstelik üç de yolda...


Pronto Tour otobüsü Pisa'dan ayrıldı, güneye, Roma'ya doğru akıyor. Hava bin derece falan. Klimalar var gücüyle üzerimize üflüyor.


Roma yolunda ilk durağımız San Gimignano.


San Gimignano, İtalya'nın meşhur Toscana bölgesinde. 


İtalya'da 20 bölge var. 


San Gimignano, ortaçağdan kalma bir kasaba.


İnsanı hasetten çatlatan bir orijinalliğe sahip. Niye kentsel dönüşümle bunları yıkmamışlar, anlamak güç. Sanırım biraz gerizekâlılar.


Yüksek yüksek kuleler var. Tam 14 tane. Evvel vakitlerde, taşları üst üste koyup ne kadar yükseğe çıkarsan, o bir nevi güç gösterisi oluyormuş.


Bu yüzden de Ortaçağ'ın Manhattan'ı diye lakabı var.


San Gimignano'ya gidersen, evvela San Ciminyano diye okunacağını öğren, bir de dondurma ye. İki dondurmacı var, ikisinin de kapısında millet kuyrukta.  


İnsanın doğurduğu bebeğin büyümesi, kocca herif olup seninle yollara düşmesi! Bu hakikaten akıl almaz bir şey, büyük bir neşe kaynağı. Tıklayınız efem...


San Gimignano'dan sonra biraz daha aşağıdaki Siena'ya gidiyoruz. Siena, San Gimignano'ya göre büyük. Zaten, San Gimignano, Siena'ya bağlı. 


Siena da iyi korunmuş, oporijinal ve ayrıntılarında 'Bak ben fıstık gibi İtalyanım' diye pozlar veren bir şehir.


Sokaklarındaki, suyu içilebilen çeşmelere selam olsun, heyt be!


Tellerinde dinlenen kuşlara da!


Ve Siena Meydanı'na da. 


Bugüne dek gördüğüm en etkileyici kent meydanlarından biri bu. 


Palio di Siena yarışlarını bilirsin. Bilmiyorsan eziklenme canım ne var, ben de gidince öğrendim. Bu bir at yarışı. Her yıl 2 Temmuz ve 16 Ağustos'ta düzenleniyor. Siena'nın 17 mahallesi var ve yarıştaki her bir at, kendi mahallesi için koşuyor. Mahalle isimleri çok tatlı: Salyangoz, Tırtıl, Kartal, Baykuş, Ejderha, Zürafa, Kirpi, Tek Boynuz, Dişi Kurt, Deniz Kabuğu, Kaz, Dalga, Kara Panter, Orman, Tosbağa, Kule, Koyun. Yerim sizi, sempatik serseriler.


Meydanın üstten görünüşü bu. Helikopter ya da Drone kamera ile kaydetmedim. Buldum bi kartpostal, şak diye çektim üstünden. 


Siena'dan Roma'ya geçiyoruz. ProntoTour otobüsünde hava sıcak, muhabbet ondan da. Artık iyice kaynaştık.


Zaman zaman da kaynadık.


Ay gel şimdi tatlı tatlı gıybet edelim azıcık. Bu arkamızdaki zafer takı ya da kapı diye bilinen yapının adı Arco di Constantino. Yani Konstantin Kapısı ya da Konstantin Zafer Takı... Kolezyum'un hemen yanında. 315 senesinde bir savaşta galip gelince, bu takı dikmişler. Buraya kadar bi şey yok. Gıybet şimdi geliyor.


Bu kapıyı yaptıran abi, ilk Hristiyan imparator Konstantin. Lakin üzerindeki bazı sahnelerde taaa evvel zamanda yaşamış imparator Hadrianus'un, erkek güzeli sevgilisi Antonius anısına koyulan av sahneleri var. Hadrianus efendinin karısı da var ama daha 12'sinde iken bu oğlana vurulmuş. Sonra işte bir Mısır ziyareti sırasında 19 yaşındaki Antonius sebebi bilinmeyen bi şekilde nehre düşüp boğulmuş. İşte ondan sonra Hadrian emir vermiş, bu oğlan tanrılaştırılsın demiş. Her yere heykelleri dikilmiş, adına bir sürü festival düzenlenmiş. Lakin, imparator bir daha huzur bulamamış, derin kederle kavrulmuş ve hattâ bu sebeple küçümsendiği bile olmuş. Kalp ulan bu! Kimi severse sever. Ne küçümsüyorsunuz?


Burası Vittorio Emanuele II abidesi. Biz önünden otobüsle akıp gidiyoruz. Ama sen gidince eğer yaya isen, bence o merdivenlere otur ve sus. Dur öyle. Bir daha gittiğimde bunu mutlaka yapmayı istiyorum. 


Bu, Aşk Çeşmesi'nin, önünden aktığı bina. Çeşmenin adı aslında Fontana di Trevi. Yani, Trevi Çeşmesi. Treviler, arkadaki binanın sahibi. Fotoğraf niye bu kadar yamuk yumuk dersen onu da açıklayayım. Burası aslında dar bir sokak ve çeşme ile önüne inşa edildiği bina büyük. Geniş açılı bir kamera ister. 


Zaten çeşmede restorasyon olduğu için su falan da yoktu. Kuru kavruk öylece baktık, döndük. Neyse ki birkaç sene önce geldiğimde sulak hâlini görmüştüm. 


Burası da İspanyol Merdivenleri. Piazza di Spagna'da. Valla billa bu merdivenlerin bir numarası yok. En tepesindeki kazıkçı markaların reklamları ile fotoğrafları bile güzel çıkmıyor. Ayrıca bak dikkat et, buralarda çok cepçi, yancı, hırsız olabilir. 


Bu adam galiba Bangladeşli. Çünki İtalya'daki koyu renkliler genellikle onlardandı şimdiye dek. Buna sormadım. 


Sırtımda taşıyormuşum gibi poz verdim. Allah affetsin, sepetine de para atmadım. Para dedim, aklıma geldi. İtalya çok kazık bir ülke. Daha doğrusu Euro, bizim para karşısında çok güçlü. Bu yüzden ucuz restoranları bulmaya gayret et.


Rehberimiz İnanç, hep ekonomik lokantalara götürerek cüzdanlarımızı kolladı. Turla gitmenin, böyle bir faydası daha var bak.


Roma'ya gidince Vatikan'a uğramadan olmaz.


Ata için bu yeni bir deneyim. Ben daha evvel gelmiş, Papa'yı bile görmüştüm. Vatikan, biliyorsun, Roma içinde, sınırları çok küçük olan bir ülke aslında. Çok da zengin. Niye? Din din din diye dünyayı sömüren, sürekli para toplayan bir düzen de ondan. Diğer dinlerde de yok mu sanki bu? Bi düşün...


Roma yakınında şahane köyler var. Bu, Castel Gandolfo. Papa'nın yazlık sarayı burada. Dedim ya, para Papa'da...


Brezilyalı rahibelerle bi samba yapmadığım kaldı. İnsanlar genellikle din görevlilerinden çekinir. Çekinme. İran'da Mollalar ile yediğim herzeleri anlatmama az kaldı. Az sabret cicim... 


Castel Gandolfo, bir krater gölü olan Albano'nun kenarına kurulu. Tedavülden kalkmış yanardağların ağzına gelip yerleşiveren göller, böyle enfes manzaralar gösteriyor.


Ayrıca buranın sokakları da çok süslü. Sokak süsleyen insanları çok seviyorum. Bence bu incelik, yürekte de büyük bir iyiliği taşıyor olmalı.


Onlar muhtemelen bu teyzeler. Sıcak temmuz gününde, boncuktan kolyelerini takıp kar beyazı saçlarını tarayıp hasbıhal eyleyen, işte kasabanın kadınları. Kimbilir, ya buralılar, ya buraya gelin geldiler. Belki acılı, belki sıradan, belki çok mutlu hikâyeleri var, bilmiyorum ki. Ama bakıp bakıp kurmayı çok seviyorum...


Bu gölün azıcık aşağısında Nemi Gölü ve kenarında da Nemi kasabası var. Ay ben yerim onu ya!


Diyebilirim ki, Nemi, İtalya'nın en sevdiğim yeri.


Dağ meyveleri mis gibi kokuyor. Enfes turtalar yapıyorlar ve bütün kasabayı, taşıyla toprağıyla koklaya koklaya yiyebilirim gibime geliyor. 


Köyün delisi abi bile mis gibi meyve kokuyor...


Gün, Roma'daki otelin balkonunda hazırladığım bu sofrada bitiyor. Yanda bir market var. Oradan aldıklarımla işi bitiriyorum. Böylesi hem daha ekonomik, hem de sahiden daha sağlıklı. Sürekli makarna ve pizza yiyemeyiz a!


Bu videoda yer yer Siena sokakları da olduğu için şuracığa konduvereyim dedim, bi tıkla istersen.


Roma ve etrafındaki cevelan burada nihayete eriyor. Yarın sıra, Napoli ve her seferinde kalbimi hızlandıran Pompei'de. Ata, Vezüv'ün hikâyesini yerinde öğrenecek diye çok seviniyorum. Ben, yollarda olduğum için zaten hep seviniyorum. Hep sevinecek bir bahane türetiyorum. Şimdi sen bu sayfayı yüzünde o minik tebessümle okudun ya, hah şu an da en çok buna seviniyorum. Yarın sana Napoli'yi göstericem. Gitme buralardan ötelere. 



Canım bu yazıyı Mehmet Güreli ile bitirmeyi istiyor. Öptüm...



Pronto Tour




Pazar, Şubat 14, 2016 tarihinde yazıldı.

10 yorum:

  1. Deli Nero zamanında yaşasaydın ona neler yapardın acaba... Allahhh ne senaryo yazılır seninle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hah hah hayt... Deli deliyi görünce çomağını saklarmış. :D

      Sil
  2. Kuleyi görür görmez yorum kısmına geldim. Bunu Ata da bilir: O kulelerin hepsine Ata ile çıktık. Beraber olmasa da çıktık biz. :D (bkz. Assassin Creed II) ;) :D

    YanıtlaSil
  3. sitenizi zevkle okuyorum :) Sadece bir önerim var, bu geziler nerede başladı, nerede devam etti gibi bir akış gerekiyor bence.. Mesela buradan Napoli'ye geçmesi gerekiyor ama link yok :( ilk baştan itibaren sırayla okuyabileceğimiz bir düzen olsa tanından yenmez ben söliyim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Napoli'ye geçmedi ki daha link olsun. Birazdan yazmayı planlıyorum. Onu ve diğerlerini Previous-Next butonlarından takip edebilirsiniz. :)

      Sil
    2. Sevgili ev bezgini abla her gün yeni yazı var mi diye bakmAktan içim çürüdü 😁 şu yazıların arasını kısa tutsan ne ıyi olurdu...😇

      Sil
    3. Yaa ben ölcem ya, şu insan evladının güzel dillerine bak sen ya... :)
      Bu akşam yazayım bi tane he? :D

      Sil
  4. Seren Akyazı'nın yorumunun üzerine ne yorum yapsam boş... İki yıl önce bir dönem ben de böyle idim:)

    YanıtlaSil
  5. Yaa sen ne kucaklanılası, ne öpülesi ne sevilesi bir insanın Allah'ım sana ve sevdiklerine uzun ömürler versin . Paylaşımların ve Neşen hiç ama hiç eksilmesin güzel Yürekli kadın öperim kucaklarım kocaman 😚😘😘

    YanıtlaSil
  6. O kadar tatli bir diliniz var ki, insanin gezdigi yerleri bir de sizden okumasi baska oluyor :) Sevgiler!

    Benim Roma izlenimlerim icinse: https://12ay12yer.com/category/roma/

    YanıtlaSil