DALAMAN'DA BİR CEVELAN


İsviçre dönüşümde plan, hemen ertesi sabah Göcek tatili için güney Ege'ye inmekti. Lakin öyle olamadı. Evvela mahpus damına düştüm... 



Sabiha'da uçaktan inip pasaport kontrolüne geldiğimizde, Allah biliyor ya bir gariplik olacağını sezmiştim. Zira İsviçre'de iken telefonuma aşağıdaki mesaj gelmişti. 


Mesajın saatine iyi bak. Mahkeme 09.48'de, (o da nasıl bir saatse) mesajın bana geldiği saat ise 16.09... Yani, zaten sabah namazında da gönderseler, nah giderdim. İsviçre'deyim ulan! Son anda mı tebligat gönderilir? Bu arada, yazılı tebligat da mahkemeden 10 gün sonra işyerime geldi. 


İşte, davetiyesi gelmeyen o duruşmaya katılmadım diye, hâkim amca yakalama kararı çıkarmış. İlk görüldüğüm yerde "yaka paça" gözaltına alındım hah hayyytt, çok komik! 


Mevzu da ne biliyor musun, zamanın birinde yine turistik işler peşinde bisikletimle Topkapı Sarayı'nın ta en dıştaki kapısından Aya İrini'nin olduğu yere geçmek istedim. Asker "dur" demiş, kulağımda kulaklık var, duymadım. Koskoca bi postal gördüm arka tekerin jantında. Beni durdurmak için bisikletime tekme atıyor, yordamsız. Ben de hâliyle paçoz diye bağırdım. Hakaret davası açtı, şaşkın. Paçoz, etimolojik olarak Yunanca kökenli, kefal türünden bir balık ha. Fahişe anlamına da gelir ama askere fahişe diye bağıracak kadar aklımı kaçırmadım. 



Ama nezarette uykularımı kaçırdım. Bu bacı Alamancı. İkimizi bir "deliğe" tıktılar. Ne kadar yatak yorgan varsa aldı altına, uyudu fosur fosur. Ben sabaha kadar öldür Allah gözümü kırpmadım. 



Öylece oturdum. Kapıyı da kilitletmedim. Bende klostrofobi var, "Yanınıza alın beni sizinle oturayım, kaçacak değilim a" dedim. Polislerin biri cayırdadı, "Hücreye atarım ulan seni" diye. A, deli mi ne! 
Gençten ve fizik/tarih/biyoloji/coğrafya gibi bölümlerden mezun polisler vardı. O zargananın yerine özür dilediler, kapımı da kilitlemediler. Ben de çıkmayacağıma söz verdim, çıkmadım da. Ne çıkıcam! 


Gece, hastaneye muayeneye götürdüler. Zorunlu bir şey ya o, gözaltına alınırken illa hastaneye görüneceksin; çıkışta da... İşkence ve kötü muameleyi kontrol edebilmek için. Pendik Devlet Hastanesi'nde o gece şansıma Ömer Abi nöbetçi olmasın mı! Bu fotoğraf o geceden değil tabii, daha eski. Polisler, her gece adam getirip götürürken ahbap oldukları cerrah Ömer Abi'nin "Aaaa, Banu'yu mu aldınız be, arkadaşım o benim" sözleri üzerine kendilerini biraz daha düzelttiler. 



Bak sabah oldu, uyumadım. Üstelik sabahki uçağım da yandı. Hay anasını satayım! 
Bir ara telefonumu yandaki polis odasında şarja koymuştum, ayarsızın biri kurcalamış, bir arkadaşımı aramış yanlışlıkla, arkadaşım beni geri aradı, diyemedim hapsedildim, bi dur diye. Yani telefon göbek atıyordu, öyle çok karıştırmış dangalak. Anneler terbiye versin kardeşim doğurduklarına, billa bak, anne mühim! Anne çok mühim! O yüzden evvela anneye sövülüyor. 


Neyse efendimin ağası, yattık çıktık, adliyeye gittik, ifade verdik, savcı da gülecek gibi oldu gülemedi adam, mevzuya bak. Tööbe bismillah ya. İlk iş, İTÜ'nün tesislerine gidip Boğaz'a karşı bir bira yuvarladım. 


Sonra yanan biletimin yerine aldığım akşam üstü biletiyle yeniden hooop yola... 


Mahirciğimi okuyorum yolda. Nezarette de sabaha kadar onu okudum, az kaldı bitiyor. 


Esin ve Nesrin ile birlikte gidecektik aslında. Ben içeri alınınca kızlara "Siz durmayın gidin, ben de akşam uçağıyla gelirim peşinizden" dedim. Nesrin ben gözaltındayken civarda olup karakola uğramayan sevgili ablamız, bu teklifi ikiletir mi? 


Aynen öyle yaptık. Sakallı tonton dayım. Onun evinde kalacağız Dalaman'da...


Benim uçağım inene kadar dayım kızları Sarsala Koyu'na götürmüş. 


Sarsala burası. 


Dayıcım aslında emekli ama yat kaptanlığı yapıyor. Dalaman'da yaşıyor, tek başına. İnsanın eşim dediğiyle tadı tuzu olmazsa, işte böyle Robinson oluyor 73 yaşında. Asıl evi İstanbul'da. Gelmiyor. 


Böyle de bir prefabrik ev kondurmuş tatlım benim. 


18 yıldır da bu teknenin kaptanı. Patronları muhakkak güzel insanlar. 18 yıl bu ilişkiyi sürdürmek zordur yoksa. Dayım zaten pamuk. 


Attı bizi arabaya, 


doğruca tekneye götürdü. Göcek açıklarında enfes bir gün geçirdik. 


Nesrin'i San Fransisco yazımdan bilirsin. Bu gezi bir nevi onun karşılığı.  


Esin'le zaten yemediğimiz halt, binmediğimiz uçak, düşmediğimiz yol yok. Yakında Fas'a gidiyoruz. Sağdaki Esin... 

          

My Life, 32 metrelik bir kuğu. 7 kamarası var, her kamarası banyolu, şahane bir yaratık ya... 


Dayım motorlara bir asıldı, sanırsın köpüklerinden Afrodit doğacak. Maşallah kızıma, yürü... 


Sonra enfes koylardan birine demir attık. 


Pruvadaki bana bak, dün gece nezaretteydim ha! Ahahahaha, Kuran çarpsın sesli güldüm yazarken. :D :D 


Bunları İbo ile Esin denizden, zodiac bottan çekiyor. 


İbo bu. Laz. Aşçı, gemici. Elinden gelmeyen yok. 



Esin'in bu blogdaki en güzel fotoğraflarından. 


Ye, iç, eğlen, çok kısa ömrün... Ve sev... Niye?


Çünki, sevmek en kolay da ondan!


Hayata değil ama ömrüne sahip çıkabilirsin. İrinleri, zehirleri yanına yaklaştırma, kafana çok şeyi takma... 



Zrilyonluk teknede, İbo'nun makarnası ile mest olduk mesela...


Danslar ettik, 



horonlar teptik,



yattık yuvarlandık,



güneşi sindirdik,


tıkındık,



nihayet akşamı ettik... 


Ertesi sabah niyetimiz Fethiye'ye gitmek. Dayım teknede. Arabasını da aldık, ev de bizim, oh ki ne oh... 


Çaputlarımı kafama bağladım, kırmızı rujumu da sürdüm, yola çıkmaya hazırım. 

Göcek Tüneli

Dalaman'dan Göcek-Fethiye tarafına giderken bu yeni tünelden geçiyorsun. 


Göcek Tüneli

Paralı. Çünki özel işletme. 


Fethiye'de çok sevdiğimiz arkadaşlarımız Haluk ile Pınar'ı görmek niyetindeyiz evvela. 


Pınar'ın evi Çalış Plajı'nda, hemen denize komşu. Fotoğrafı çeken Pınar olunca, bu karede yok. Haluk, onun kocası. Bana eski kocamdan kalma. 


Diş hekimi Pınar, yeme içmede son derece marifetli ve özenli. Buz gibi fesleğen sularıyla içimizi serinletti.


O balkonun tam karşısı burası. 


Sahilde Haluk'u böyle çekeledik. Haluk, doktor. Kulak burun boğaz uzmanı. İmdat butonu. Çok hakikatli adam. 


Pınar, çektiği fotoğraflarımızı gösterdi...



Biz iki toraman, Baywatch kızları gibiyiz diye gazladık birbirimizi. 


Gazımız fazla kaçtı, uçtuk...



Çalış Plajı'ndan Ölüdeniz'e yollandık. Ben hep şaşırıp mal mal bakıyorum, bu birbiriyle hiç alakası olmayan arkadaşlarım nasıl bir araya geliyor diye, o gün de aynı şey oldu. "Lan siz nasıl burada şimdi böyle anaaa" diye hayretler içinde kaldım sık sık... 


Üçüncü gün niyet Dalyan'a gitmek... İztuzu Plajı, Kaunos, Köyceğiz Gölü'nü göreceğiz. 


Arabayı güneyden Gökbel-Güzelyurt üzerinden sürüyorum. 


Yolda bolca duruyoruz, Kibariye ile göbek atıyoruz. 


Gökbel'den az yukarı gidince Sülüngür Gölü'ne varıyoruz.


Ecnebi bisikletlilere denk geliyoruz. 


Hattâ, bu kalabalık gruba, arabanın camından "Boyunuz devrilmesin, yollar bisiklete mi kalmış, çekilin lan biz geçicez" diye sataşıyorum. Aaa, inip bir bakıyoruz ki, adamlar ecnebi, tek kelime anlamamışlar. Haybeye soytarılık yapmışım. 


Ve sonunda Dalyan'dayız...


Dalyan denen yer, Köyceğiz Gölü ile İztuzu Plajı arasında ve sahilinde bisiklet sürmek yasak! Hadde canım!


Göl ile plajı Dalyan Sazlıkları ayırıyor. Burada tekne kiralamak ya da dolmuş gibi olanlara binmek lazım.


Arap İzzet Dayı ile anlaşıyoruz. Kanal turu, İztuzu Plajı'nda bekleme, çamur banyosuna götürme dahil, 150 Lira. 


Kanal, bildiğin cennet. Mutlaka görmelisin... Tekrar ediyorum, mutlaka!

Kaunos

Kaunoslular'ın ebedi istirahatgâhları burada. Ölmek için ne şahane bir yer.

İztuzu

Ve yaşamak için de... 
Büyük bir ciddiyetle yaşamak, bir sincap gibi mesela... Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işinin gücünün yaşamak olabileceği kadar şahane bir yer.* 


Tekneler usul usul İztuzu'na doğru akıyor.


Kanalda kaybolmadan nasıl gittiklerine şaşırıyorum.


Kanal denize kavuşmak üzereyken sağda Çandır diye bir köy var. Arap İzzet Dayı'ya, "Dayı be, bu köyden biriyle eversene beni, kalayım buralarda" diyorum. Ciddi ciddi bana koca aramaya başlıyor şaşkın... 


Ben elimde mikrofon, Pervane** şarkısıyla kanalı inletirken,


 Arap Dayı, telefonla koca adaylarımı bir bir plajın oradaki iskeleye çağırıyor. Şaka değil, oldu bu... 


İlk aday Mustafa, oğlumdan bir yaş büyük çıkınca, dayıya atarlanıyorum sapık mısın diye ama yan teknedeki Ziya gözümden kaçmıyor. Gerçi Ziya'nın köyde karısı varmış ama kanal boyunca teknesine mikrofonumla seslenip "Ziyaaa, onu bırak beni aaalll, yeter sıkılmadın mı ondan" diye avaz avaz taciz ettim. Kanal böyle şenlik görmemiştir.   



İskelenin oraya bir vardık ki, caretta carettalardan birini maymun etmişler, oltaya bağlı yemle hayvanı turistlere oynatıyorlar. Millet de fotoğraf çekiyor, biz dahil. 



Arap Dayı'ya yüz verdik ya, fotoğraf çekerken bu yengeci sırtıma koyuyor. Yani hakikaten korkacak olsam, kalpten gideceğim. Bazı herifler kaç yaşına gelirse gelsin, kafa hep 13... 



Neyse, burası meşhur İztuzu...


İztuzu

Fıstık gibi kumu, 



kalabalık sahili var...



Kafana göre şemsiye falan dikemezsin. Bebekler var kumun altında, yumurtada...


Denizden sonra kükürtlü çamur banyosuna gidiyoruz. 
#DirenKırmızıRuj 


Akşam yemeği de Dalyan'da...



Fiyata göre bu fiks mönüler fena değil...



Meyve de ikram...



Bu da hesap. İçkiler ekstra oluyor yani... 



Zakkum Pansiyon var kanalın kıyısında. Hah, onun bahçesinde de kahvelerimizi içip, geceyi devirmek üzere yola çıkıyoruz eve doğru... 


Ertesi sabah, temizliğe girişip dayıma güzellik yapalım dedik. Evde böyle bir çay buldum, bismillah... 


Sonra Nesrin'i otobüs terminaline götürdük. Dönüş uçağımızda beni ekip Alanya'ya başka bir arkadaşının yanına gitti, davetleri ıskalamaz.  


Biz de Esin'le Sarsala Koyu'na inmeye karar verdik. Denize gireceğiz, güneşleneceğiz falan. Burası Kapukargın Köyü'nün girişi... 


Kapukargın Köyü'ne âşık oldum. Niye? 


Efsane Sarsala'ya en yakın yerleşim birimi ve Dalaman Havalimanı'na da on dakika mesafede, ondan. 


Bu dedem 83 yaşında, hâlâ bisiklette... 


Köyden sonra Baldımaz ve



Kocagöl ile karşılaşıyorsun...



Arabandan in ve fotoğraf çektir... Bizim deli bisikletliler bu sene burada festival düzenleyeceklermiş... 



Buradan aşağı yağ gibi inerler de çıkışta görmek isterim kendilerini... 


Koy, Dalaman Belediyesi'nin himayesinde. İyi bir şey. 


Otur, ye, iç...


Fiyatlar makul... 


Bedensel engelliler için mühendislik harikası olmasa da işe yarar bir düzenek kurmuşlar... 




Yüzdük, sahilin uzak köşesindeki tahta iskelede oturup hayallere daldık, arılardan ödümüz koptu, şahane sudan çıkmak istemedik ve Sarsala'da hakikaten çok güzel bir gün geçirdik. Dilerim, Sarsala'nın boku çıkmasın... 


Sarsala'dan sonra akşam yemeği için Göcek'e doğru yollandık.




Bu kapıya bayıldım. Aynını Güneyli'deki evde yapacağım... 



İki hatun, sanki birbirimizi ilk kez görmüşüz gibi hararetli bir muhabbetin eşliğinde nefis bir akşam yemeği yedik. 


89 Lira hesap ödeyip restoranın sahibi Zeliha Hanım'a yaldızlı fosforlu teşekkür ettik. Sahiden çok lezzetliydi. Unutma, Göcek'te Mosaic Restaurant...  



Ertesi gün Esin gidiyor...



Onu İzmir otobüsüne bindirip



ben tek başıma çevrede satılık arazi bakmaya gidiyorum. Evet, delirdim. 


Bu genç inşaat ustası ve karısıyla tanışıyorum. 


Bana bir sürü arazi gösterdiler. Topraklar 2 B... Yol yok, yolak yok, su yok, elektrik yok... 


Ovaya tepeden bakan bir araziye gittik. 30 bin lira falan ama ben kadın başıma orayla nasıl baş edeyim, suyu elektriği nereden getireyim, ayh içime daral geldi. Köy içindeki arsalar da uçmuş, 100 bin liraya anca efendi bir şey alırsın. O da 500 metrekare falan ha. Dönüm değil.



Sonra Kille Koyu diye bir yere gittik. Allahım yol nasıl bozuk bilemezsin. 



Fakat deniz şahaneydi be kardeşim...



Kille'nin yolunu umarım hiç yapmazlar, bizim çöpünü atmayı bilmeyen millet umarım oraya da dadanmaz. Billa bak, burada fotoğrafı yok ama ulan yuh be bu koya bile çöp atmış dangalaklar... 



Vee, son gün sevgili okur arkadaşım... Bu tatil de bitti... 



Tontonum beni limana bırakıyor...



Liman eski, yenisi yapılıyor...



Uçağa bağlanan körükteki eski zaman elektrik düğmesine bak... Asarı atika. 



Uçaktan inince yer bildirimi yapıyorum. Bizim yakışıklı bisikletlilerden Levent bunu görüp hop arıyor. "Abla, müşteri bırakmaya gelmiştim, geri dönüyorum, gel seni de eve bırakayım" diyor. Allah! Levent bu yazının kahramanlarından...


Fakat asıl kahraman dayım... 
En kahraman benim dayım... 
Pek çok şeyi ardında koyup Dalaman'da yapayalnız yaşayan, evini barkını ocağını arabasını bize açan, denizlerden ekmek çıkaran dayım. 
Tontonum benim. Yaşa sen, çok yaşa. 
Haydi selametle kaptan.
Vira!

*Nazım Hikmet'in Yaşamaya Dair şiirine öykünerek... 

**Pervane şarkısı... Esin Engin'den çalalım: 




Cumartesi, Ocak 31, 2015 tarihinde yazıldı.

16 yorum:

  1. Dalyan sazlıklarının fotoğrafı başka bir gezegenden sanki. Türkiye'de böyle yerler var mı? Varsa ve haberimiz yoksa bizim ayıbımız olsun bu.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ha şuracıkta hem de... Dalaman'a 30 Lira'ya uçak kalkıyor... Bisikletini katlayıp uçak bagajına vermeyeni, Dalaman'da inip bisikletle Dalyan'a gitmeyeni, tekneye binmeyeni, bir bira içmeyeni, İztuzu'nda yüzmeyeni, Kaunos'a karşı içli bir şarkı söylemeyeni dövsünler mi? Bence dövsünler... Binelim mi balım o uçağa?

      Sil
  2. Yanıtlar
    1. Sana sağlık. Sen bizim bitanemizsin. Sen olmazsan, çok şey eksik kalır.

      Sil
  3. Böyle zor duruma düştüğün de ara bacım. İhtimal; uygunsuz bir zamanda aramışsındır, ihtimal; ''ya Banu yok bi şey, sabaha kadar oradasın, sonra bi ifade vereceksin, gelsem de bi şey yapamamam zaten'' cevabını veririm ama ara sen yine de. Bulunduğun durumdan daha asap bozucu nedenin olur, rahatlarsın.Bana da hoş bir anı kalır. Hayat dediğin hoş bir seda değil mi bu gök kubbede :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hah hayt, sen beni bi kahveciye, bir muhallebiciye götürme, sonra ben polise düşünce seni arayayım! :)

      Sil
  4. Tek kelime ile harika, özellikle gözaltına alınma hikayeni dört gözle bekliyordum ve yüzümde bir tebessümle okudum tüm yazını. Ellerine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sağ ol tatlıcım... Sen de bol bol gez ve yaz dilerim...

      Sil
  5. Aaaaaah aaaahhhhh,şimdi kim çıkaracak bu taşı bu kuyudan........
    Bizim Sarsala'da bir Dayı'mız yok ki....konaklama için de,makul fiyatlardaki bilgileri paylaşabilseydin bizimle iyi olurdu..varsın ekstralar hariç olsun içinde:) neyse bi süreceğiz oralara artık.
    Teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cemil, üzerindeki o TS forması ile dayım sana da kıyak geçebilir. Babası Sürmenelidir, hasından... :) Ben bölgeye tekrar gitsem, Dalyan'da Zakkum Pansiyon'da kalırım. Hem kanala karşı, hem de 40 lira mıydı, 50 lira mıydı neydi gecesi... Fakat Sarsala ile alakası yok, uzak. Peki Sarsala'ya yakın olsun olsun dersen, öyle bir yer yok. Ya çadır kuracaksın ya da Dalaman'da kalacaksın. Onun için de Booking'e bi bakıver... Dalaman, kalmak için iyi bir yer değil, tipsiz. :P Billa bak. Çadırda kal ama arılara çook dikkat et, muhakkak sokacaklar.

      Sil
  6. Enerjinize bayiliyordum.. Bu yazida rahatliginizi da (gozalti mevzusu) gordum..yarisi bende olsa omrum 10 sene uzardi yeminle..helal olsun.. daha nice seyahatleriniz olsun..bahar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahar, şunu bilesin, ben bu yazdıklarını okuyunca, hüngür şangır iki damla akıttım. Zira benim tek arzum, hayatın dakkasını ziyan etmemek. Bunun için yazıp çiziyorum. Billa bak, gezmek bahane...

      Sil
  7. 30 yıldır yazları Marmaris İçmeler'de yaşıyoruz.B ir tatilinizide bizim bölgede yapın.Turuç,Selimiye İnbükü,Datça,Ovabükü vs.Espirili dilinize bayıldım.Sanki bilmediğim bir yeri okur gibi oldum.O bölge gerçek bir cennet.30 yıldır doyamadık.sevgiyle yanaklarınızdan öperim.Semiha Çelik

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Semiha Hanımcım, birkaç yıl önce Marmaris ve bölgede böyle bir tatil yaptım. Selimiye'de aklım kaldı misal... Fakat o yıllarda blog yazarlığına girişmediğim için şimdi burada aktaracak notlarım ve fotoğraflarım yok. Marmaris'te otel yöneticiliği yapan bir arkadaşımın ısrarlı ve samimi daveti var. Sanırım bu baharda yine gelebilirim.
      Ben de sizi sevgiyle öperim.
      Çok teşekkürler... :)

      Sil
  8. Her zaman bekleriz bu taraflara,

    Homeros7
    Telmessos, Lykia

    https://www.youtube.com/watch?v=WhAlV8UZ-4s

    YanıtlaSil