2013'ün Ramazan Bayramı'nda 4 günlük tatilin ilk iki günü serbest kalabildim. Bu kez rotayı Güneyli'ye çevirdim. Annemlerle yazlığa kaçıyorum.
Güneyli, Gelibolu Yarımadası'nda. Yarımada'nın Saros Körfezi'ne bakan yakasında. Yani Ege'de denize girmek isteyenler için İstanbul'a en yakın nokta.
Arife günü babam radyoya gelip beni aldı. Burası Saran Holding'in önü. Füsun Abla da bizimle geldi. Sırtı dönük olan Füsun. Öndeki Unatıkan stayla kafalı, annem.
Çocuklardan ikisini bagaja oturttuk enik gibi. Nil'in ellerine bak camda...
Kaptan Baba, kaptan köşkünde.
Gelibolu'ya yaklaşık 300 km mesafe var. Yolculuk, açık trafikte 3 buçuk saat sürer. TEM iyidir. Kınalı sapağından ayrılıp Tekirdağ-Malkara-Keşan-Hoppala Paşam yolu üzerinden Gelibolu'ya güzelce ulaşırsın. Otobüsle 5 saat kadar sürer. Biletler bu sene 35 ila 45 lira...
Annemdeki mutlak hâkimiyete bak. Bakma duruşuna, pamuktur, rahat kadındır...
Yol şarkısız geçmez...
"Nereden sevdim o zalim kadını"
Öyle denk geldi...
Oh, öyle böyle Tekirdağ'a ulaştık.
Meydan Köftecisi'ne gidiyoruz. Oysa benim favorim Tekirdağ çıkışındaki Serinoğulları'dır...
Hiç beğenmedim, car car söylendim niye burada yedik diye.
Ödediğimiz para da bu, yazık...
Nihayet Güneyli. Gelibolu'ya 11 km kala bir Kuzey Ege, Trakya köyü. Köyden aşağı salınca kendini, sahiline kavuşuyorsun.
Kırlangıçlar karşılıyor.
Eve çıkmadan, Orhan Abi'nin yerine uğruyoruz. Bizim çetenin üssü burası. Ay dur yeri geldi söyleyeyim, Güneyli'de otel motel dolu. Günlükleri oda+kahvaltı kişi başı 75 ila 120 lira. Bunları yazmazsam, aranızdan bazıları sitem ediyor.
Al işte... Öğle okeyine oturmuşlar...
Sırtı dönükgillerden sağdaki babam, soldaki Orhan Abi... Babamın sağındaki kamuflajlı Bay Albay (gerçek albay), ortadaki Laz Kaptan Amca, soldaki mavili ise Metin Abi...
Sahile bir bakayım dedim, vaaaay babam vay! Adım atacak yer yok, hiç sevmem.
Daha oyalanmadan siteye çıktık.
Trakya Üniversitesi'nin kooperatifi. 120 tane beyaz evden kurulu bir site...
Düzeltiyorum, 118 beyaz, 2 sarı evden kurulu bir site. Babam evleri sarıya boyadı. Buna kim karışabilirmiş? Bir şey demedik.
Bu köşe evimizi kiraya veriyoruz. Geçen yıldan misafirimiz Deniz Hanım ve ailesi yine burada... Biz diğerinde kalıyoruz
Koşa koşa odama çıkıyorum, işte özlediğim müthiş manzara!
Odam...
Odamda bu şapşalı buluyoruz.
Geceyi odamda mum ışığında tamamladım. Hepi topu iki günüm var. Sabah erken uyanacağım...
Sabah oldu ve uyandım bile. Burada uyanır uyanmaz ilk yaptığım hep buraya bakmak...
Ve çoğu kez derhal yüzmeye inmek. Sabah denizini çok severim.
Sonra tekrar eve çık Banu...
Haşlanmış yumurtaları,
annenin hazırladığı kekikli domatesi lüplet...
Çanakkale'nin domatesi, memleketin en lezzetlisi. Burada kilosu 1 lira...
Babam da ıspanaklı börek almış...
Babam böyle şeyler de alıyor bana. Odamda dekor yaptım bu yağdanlıkları, kandilleri...
Bu tavuğum ise kim bilir kaç yıllık...
Kahvaltıdan sonra babam kapı kollarını tamire koyuluyor. Dün Füsun da ben de banyoda mahsur kaldık. Uuu klostrofobi...
Ben ise hemen aşağı gitmek istiyorum, çünki hem deniz, hem dondurma beni bekliyor!
Giderken İhsan Hoca'nın evinde satılık afişi gördüm, üzüldüm. Bana çok sorarlar, evler burada kaç para diye. 150 bin liradan başlayan rakamlarla etli butlu bir ev alabilirsin.
Hasta olmuş tontonum, hastalanmasa hayatta satmazdı. Yetişemiyorlar dev gibi evin işine...
Peheyyy, sahile bir indim ki, it anasını tanımıyor. Mayosunu giyen buraya gelmiş sanki. Yürüdüm dondurmacıya gittim.
Çok iddialı bir şey söyleyeceğim: Dünyanın en güzel dondurması Güneyli'de yapılıyor. Valla bak!
Bu saatlerde sakin, gece kuyruk var... Bildiğin buzlu darphane.
Hem de ucuz. Topu 1, kilosu 20 lira...
Dondurmacıda Cem Kılıç'ın afişi vardı. İstanbul Beyoğlu'nda Mask Bar'da havasından geçilmeyen Cem'in bayramda Gelibolu'ya "düşmesi" ne ironik!
Sonra koyun öbür ucuna yürüdüm, ay her yer kalabalık, adım atılmıyor.
Allah'tan sahil yolu trafiğe kapalı.
Nil, kumsalda Ahmet Keleşoğlu Anadolu Lisesi'nden arkadaşı Selim'i buldu.
Komşu Celal Abi, yaman adamdır, iyi adamdır...
Saros'un Gülü diyor bu kendine, atına ve arabasına. Ben hiç sevmiyorum. Sevimsiz bir herif. Fotoğraf çektim diye para istiyor. Pis. Tabii ki vermiyorum. At gibi kadınları doldurup, hayvanı yokuşlarda çatlatıyor, hayın!
Oh bizimkilere bak o sırada! Babam 71 yaşında ve ilk kez bir yaz tatilini annemle geçiriyor dolu dolu. Öyle çalıştı didindi yıllarca.
Füsun Abla'nın 61 yaşında olduğuna kim inanır? Kocakarı arkadaşım benim...
Saros'un suyu zaman zaman çok soğur. Yine buna denk geldik. Akdeniz'den gelen dip akıntıları yüzünden. Millet böyle flamingo gibi dikiliyor beline kadar.
Ben de...
Poz vereceğim diye dondum dondum.
Gece odamda bunu buldum, kim bilir ne zaman aynaya iliştirmişim. Çiklet falım...
Sabah uyandım... Gelibolu ilçe merkezine gitmeyi planlıyorum. Yoğurt ve peynir helvası alacağım.
Çıkmadan bunu da göstereyim, her Laz kaptanın bahçesinde bir tekne bulunur. Bizimki kupas* yatıyor. Değişik bir milletiz. (Kupas: Ters, yüzükoyun, aykırı yatan)
Çıktık, Gelibolu'ya gidiyoruz. Trakya'nın hemen her yanı günebakanlarla dolu. Baharda ise kanola ekmeyi öğrenmişler. O yüzden pek ağaç bulamazsın. Ağaç dikersen kuş gelir, kuş gelirse ayçiçeklerini yer. E ama böyle de toprak denize akıyor!
Anayoldan biraz aykırılamasına, Yeniköy ve Ocaklı köy yolu üzerinden sürüyorum.
Arabadan inip inip fotoğraf çekiyorum. 16 kilometrelik yol neredeyse 45 dakikada bitiyor.
Ağaçlar, bulutlar, gölge oyunları müthiş...
Kuyulara rast geliyoruz.
Ve muhteşem üzüm bağlarına.
Bu yoldan devam ederken
solda Çanakkale Boğazı'nı görebilirsin. Sağında ise Saros Körfezi kalır. Burası, yarımadanın koptum, kopuyorum dediği yer...
Ve nihayet Gelibolu merkezdeyiz. Karşıda ünlü İlhan Restoran... Kıy paraya ye, pişman olmazsın.
Piri Reis Müzesi'ne bu afişi asmışlar.
Müzenin hemen solunda bu iç liman var. Kayıkhane bir nevi...
Burası çarşısı... Trafiğe kapamışlar, çok iyi etmişler.
Benim için Gelibolu ile özdeş Kırıntı. 2 buçuk liraya yaptığı hamburgeri denemelisin!
Kırıntı'dan Zafer Çiftliği'ne geçiyoruz.
Mükemmel yoğurt yapıyorlar.
Peynirler de öyle...
Fotoğraftaki Süleyman Batır. Zafer Çiftliği'ni 1950'de kurmuş...
Sol baştaki Zafer Bey. Süleyman Bey'in oğlu. Süleyman Bey'in kardeşi Kore'den dönünce, yeni bebeğin adını Zafer koymasını istemiş, onlar da gazi amcayı kırmamış. Eğer kız olsaymış adı Yurdadön olacakmış. Zafer iyi olmuş. Ortadaki torun Berk, sağ baştaki de Necati Bey. Zafer Bey'in abisi.
Bu peynir helvası var ya, ne höşmelime benzer ne peynir tatlısına. Bunun adı peynir helvası. Ve Zafer Çiftliği'nden muhakkak tatmalısın. Kilosu 15 Lira. Dikkat et ama ılık olsun.
Kasketiyle 1950'lerde askerlere peynir helvası servisi yapan Süleyman Bey'in ruhu şad olsun...
Şimdi doğruca Hamzakoy'a...
Solda askerî tesisler var.
Sağ taraf Gelibolu'nun içine gider...
Deniz çok sığ, Saros'a göre daha az tuzlu ve daha ılıktır...
Hamzakoy'un esas olayı, 1980 darbesinde Ecevit ve Demirel'in tutuklu bulundurulduğu yer olması. Şu Çanakkale ne acılar gördü. Ne kanlı, ne kadersiz denizdir Çanakkale Boğazı...
Vakitsizlikten burada yüzemedim ve Şehitlik bölgesini de sana gezdiremedim. Esas mesele Eceabat'a doğru ve devamında. Büyük dram var bu topraklarda. İster saygıdan de ister şımarıklıktan, asfaltında çıplak ayak gezdim.
Güneyli'ye geri dönüyoruz.
Kaptan Baba'yı kazadan beladan koruyan cevşeni.
Eve geldiğimde Gönül ve Hayat'ı buldum bizim bahçede. İhsan Hoca'nın ablaları. Ve benim en favori "kocakarı" arkadaşlarım.
Sonra yeniden sahile indim. Kalabalık ruhumu sıktı, pis pis huylar getirdim, mal mal oturdum. Önümdeki Füsun Abla.
Zaman, tadın yerindeyken nasıl da akıp gidiyor. Gece 02.00'de otobüse binip, sabah yayınına radyoya yetişeceğim. Günün en sevdiğim saatleri başlıyor, güneş gidiyor.
Ve ben bunu bu terastan seyretmeye bayılıyorum.
Tembel tavuklar gibi eşiniyorum, devrilip yuvarlanıyorum.
Elim ayağım rahat durmuyor, her ânı hafızama ve telefonuma kaydediyorum. Bir yıl daha gelemeyeceğim buraya, vaktim olmayacak.
Bir gün, yayına yetişeceğim diye otobüslerde, uçaklarda kalp patlamasından gideceğim, biliyorsun. Cunda yazımın sonuna bak, anla. Ulusoy'dayım, İki numaralı koltuk, gecenin 02.00'si. Hadi bismillah!
Güneyli, bazan çok kızdığım ama çoğunlukla çok iyi geçindiğim bir yer. Eskisi gibi değil artık, çok kalabalık. Gece yarılarına kadar pis pis müzikler çalıyorlar. Sahili çok kalabalık, denizi çoğunlukla soğuk. Ama ama ama...
Şu manzaraya bakıp söylediğim Doğan Canku şarkısının tadını hiçbir yerde bulamıyorum...
Güneşin alevden saçları
Aşınca karşıki tepeden
Gölgeler sarar yamaçları
Ürkerim gelecek geceden...
Bütün dertler beni bekler
Yatağımın baş ucunda
Esir kalır tüm dilekler
Kaderimin avucunda
Teselli etmiyor gönlümü
Ne yıldız ne de ay bu gece
Beklerim hasretle gülümü
Yalvarıp göklere her gece...
***
Güneyli, seni seviyorum...
Cumartesi, Ağustos 10, 2013 tarihinde yazıldı.
çok güzel bir anlatım, güzel bir vakit geçirmişsiniz.
YanıtlaSildedim ya içten yazıyorsun... öylesin çünkü... Doğan Canku güzel gitti. :)
YanıtlaSilHomeros7
Elinize ve dilinize sağlık. Bende birkaç haftaya kadar Gelibolu ve civarında olurum muhtemelen. Kum plajı ve Kabatepe favorilerim arasında.
YanıtlaSilÇok güzel bir gezi olmuş. Verdiğiniz bilgiler ve harika resimler için teşekkürler. Kırklareli'ye de bekleriz.
YanıtlaSil